Türk Devletlerinin Ortak Bir Alfabe kullanabilme çalışmaları
yeni değildir. Tanzimat Dönemi şairlerinde Muallim Naci’nin dediği gibi “Hafıza-i
beşer nisyan ile maluldür”....
Atatürk'ün 1928 yılında gerçekleştirdiği harf devrimi ile Türkiye Cumhuriyeti,
Arap alfabesi yerine Latin alfabesine geçmesinden sonra okuma-yazma oranı artmış
ve modernleşme süreci de hızlanmıştır.
Bu dönemde, diğer Türk devletlerinin Latin alfabesine geçilmesinin de içinde
yer aldığı kongre Sovyet Rusyası döneminde 26 Şubat-6 Mart 1926 tarihleri arasında Bakü şehrinde düzenlenmiştir.
Bu kongrede Sovyetler Birliği sınırları içinde yaşayan Türk halklarının tarihi,
edebiyatı, dili, alfabesi, etnografyası ve kültürü ile ilgili önemli kararlar
da alınmıştır. Kongrede Latin alfabesine geçişin bilimsel ve metodolojik
prensipleri detaylı bir şekilde ele alınmış ve hazırlanmıştır.
Sovyetler Birliği'ne bağlı Orta Asya’daki Türk devletleri ise 1920'lerde Latin
alfabesine geçiş yapmaya başlanmıştır. Türk devletleri, İstanbul ağzından
farklı olarak kendi alfabelerinde özgün sesleri karşılamak adına Q, X, W, Ñ, Ä
bu tür harfleri kullanmışlardır. Bu durum, Türk dilleri arasında okuma ve
yazmada bazı farklılıklar yaratsa da, ortak bir alfabe çalışmaları bu
farklılıkları ortadan kaldırma amacını taşımaktadır.
Örneğin, Azerbaycan'da 1923 yılından itibaren Yeni Türk
alfabesi devlet alfabesi olarak kabul etmiş olmasına karşın, Latin alfabesine resmi
geçiş bu kongreden sonra oybirliğiyle gerçekleştirildi. 1 Ocak 1929'da Sovyet
hükûmeti Arap alfabesinin kullanımını resmen yasakladı. Bu kongrede, Latin
alfabesinin Türk dünyasında ortak bir alfabe olarak kabul edilmesi tartışıldı
ve kısa süreli bir ortak Latin alfabesi kullanımı sağlandı. Ancak Sovyet
yönetimi, 1930'ların sonlarına doğru bu devletlerin Kiril alfabesine geçmesini
zorunlu kıldı ve bu süreç Türk devletlerinde Latin alfabesi kullanımını sona
erdirdi.
Kıbrıslı Türkler ise, Türkiye’nin Harf devriminden sonra
matbaa harflerini sipariş ettiren Mustafa Kemal Atatürk, dönemin
Söz gazetesi için de Latin harfli matbaa çalışmalarına desteklediği görülmektedir.
Böylece, Kıbrıs Türkler, Atatürk ile birlikte Türkiye’nin alfabesini derç
ederek latin harfleri kullanmaya başlamıştır. Fakat Kıbrıslı Türkler, diğer Türk devletleri gibi orta
asyadan getirdiği kendine has kültürel konuşma seslerine karşılık gelen farklı
harfler kullanmamıştır. Örneğin, Nazal “Ñ” harfini kullanmamıştır.
Sovyet Rusya'sının dağılmasından sonra, 1990'lı yıllarda bağımsızlıklarını
kazanan Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan gibi ülkeler tekrar
Latin alfabesine geçmeye başladı.
1991 yılında başlatılan ortak alfabe çalışmalarının ardından Türk Şurası (Türk
Devlet ve Toplulukları Dostluk-Kardeşlik ve İş Birliği Kurultayı) tarafından
21-23 Mart 1993'te Antalya'da yapılan toplantıda Türk Cumhuriyetlerin
alfabelerine Q, X, W, Ñ, Ä harflerinin eklenmesi ortak karar olarak kabul
edilmiştir. Bu dönemde, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan ise Süleyman Demirel
idi. Türk Keneş kurulu tarafından da benimsenen bu karar uygulandığı takdirde
(inceltme ve vurgu işaretli harfler hariç) 34 harfli bir alfabe Türk dünyasının
önemli bir bölümünde en azından protokolde yürürlüğe girmiş olacaktı. Ortak alfabe üzerine yapılan çalışmaların üzerinde yaklaşık 1 asır geçmesine Bugün oldu hala daha ortak
Son günlerde tekrardan hız kazanan Türk devletleri arasında ortak alfabe
girişimlerine yönelik tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Günümüzde Türk
Devletleri Teşkilatı Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu 3. Toplantısı, Türk
Akademisi ve Türk Dil Kurumu işbirliğinde 9-11 Eylül 2024 tarihlerinde
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de yapıldı. Bu toplantıda, Ortak Türk Alfabesi
önerisi üzerinde uzlaşı sağlandı. Böylece, 34 harfli Ortak Türk Alfabesi, Türk
dünyasındaki farklı lehçeler ve dil ihtiyaçları göz önünde bulundurularak
tasarlandı. Bunun ana amacı, ortak bir alfabenin geliştirilmesiyle kültürel
entegrasyonu artırılacaktır.