13 Nisan 2013 Cumartesi

SÜRÜDÜRÜLEBİRLİR KIRSAL KALKINMA




SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL PLANLAMA VE BAĞLIKÖY


Kırsal kalkınma genellikle, şehirlere ait olmayan semtlerde, kırsalda ve uzak bölgelerde yaşayan insan topluluklarının yaşam standartlarının geliştirilmesine yönelik inisiyatiflerin alınması olarak kullanılmaktadır. Kırsal alanlar, insanoğlunun kendi cinsiyle ve doğa ile girdiği çeşitli etkileşimlerin üzerinde yer aldığı mekanlardır. Genellikle bu alanlarda, tarım ve ormancılığın başat olmasının yanında turizm, küçük ve orta ölçekte sanayinin ve el sanatları gibi diğer ekonomik faaliyetlerin de önemli olduğu, üzerinde insanoğlunun köy, pazar gibi sosyal yapıları inşa ettiği, ekolojik açıdan değerli ve kentli insanlarla da sürekli etkileşim halinde olunan mekanlardır.
Doğal kaynakların, tarihi ve kültürel dokunun bozulmasından dolayı 1970'de başlayıp günümüze kadar çeşitli politikalar geliştirerek, özellikle 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunun Brudtland Raporunda ekonomik hayatın çevre ile uyumlu olmasının zorunluluğu benimsenmiş ve "Günümüz ihtiyaçlarının gelecek kuşaklarının ihtiyaçlarını karşılama olanaklarından fedakarlık yapılmaksızın karşılanabilmesine sürdürülebilir kalkınma tanımını getirmiştir. 
Kırsal kalkınma programları, sürdürülebilir kalkınmayı göz önünde bulundurarak kırsal bölgelerin sosyo-ekonomik kalkınmasına yönelik yapılan eylemlerdir. Bu program genellikle, yerel ve bölgesel otorite, bölgesel kalkınma kurumları, sivil toplum örgütleri, hükümet veya uluslararası kalkınma kuruluşlarının bir araya gelerek kalkınma planlarının hazırlanmasıyla yukarıdan aşağıya doğru uygulanmaktadır. Bu sürece, yerel nüfus da, tabandan tavana yaklaşımı göz önünde bulundurarak yerel kalkınma stratejilerini hazırlayıp kırsal bölgelerin gelişmesi için inisiyatifler üstlenebilmektedir. Gelişmiş ülkeler, kırsal kalkınma programlarında 1950 yıllarından günümüze kadar değişik perspektiflerde çok faal olarak yer almaktadırlar.
Dünyadaki kırsal nüfusun %52’si şehir merkezlerinde bulunmaktadırlar. Türkiye'de %77,2 ve Güney Kıbrıs'ta yaşayan nüfusun %69,9'u şehirlerde yaşamaktadır. Kuzey Kıbrıs'ta ise kırsal alanın tanımı uluslararası terminoloji ile uyumluluk göstermese de Belediyeler Yasası ve Yerel Yönetimler Yasası'nda nüfusu 5001’den fazla olan yerlere kent tanımlamasını göz önünde bulunduracak olursak 2006 genel nüfus sayımına göre %48,2'si kırsalda yaşanmaktadır. Kırsal Kesim arsalarının dağıtımına ilişkin tüzüğe göre de Bağlıköy kırsal bölge listesinde yer almaktadır. Ayrıca, kırsal alanların tanımlanmasında OECD tanımlamasını baz alacak olursak Bağlıköy'de km2 başına 150 kişinin altında nüfus yaşamaktadır.  
Kırsal Kalkınma politikalarındaki başarı, çevrenin, doğal kaynakların, bitki ve hayvan çeşitliliğinin ve kültürel yapının korunarak bölgede yaşayan insan topluluklarının yaşam kalitesinin artırılması ve ekonomik faaliyetlerinin çeşitlendirilmesinin yanında, hem nüfusun kırsalda istihdamı sağlanmasına sebebiyet vermekte hem de kırsalda üretilen ürünlerin sanayide artık ürün olarak işlenmesinden dolayı şehirlere de katma değer sağlamaktadır.
Avrupa Birliğinde Kırsal Kalkınmanın dört temel ekseni bulunmaktadır. Bunların birincisi, Tarım  ve Ormancılık Sektörünün rekabet gücünün artırılması ikincisi, çevrenin korunarak geliştirilmesi, üçüncüsü kırsaldaki ekonominin çeşitlendirilerek nüfusun yaşam kalitesinin artırılması -ki eko turizm faaliyetlerini de içermektedir- dördüncü ise kırsaldaki sorunların ortaklaşa giderilmesi için kamu özel ortaklıklarının bir araya gelerek uygulanan yönetişimciliktir.  
İnsanların yer değiştirmesinden kaynaklanan bir aktiviteler bütünü şeklinde değerlendirilen turizm, günümüz dünyasının en önemli olgularından birisidir. Gelir getiren ve istihdam sağlayan bir sektör olarak turizm, özellikle kalkınmakta olan ülke ekonomileri için büyük bir kaynak durumundadır. Bu açıdan bakıldığında, coğrafi çevrenin turistik amaçlı kullanım alanları da gittikçe genişlemektedir. Bununla birlikte, turizmin alt başlığı eko-turizm faaliyetleri de sürdürülebilir kalkınmayı amaçlamaktadır.
Bu sebeple, Bağlıköy'deki mağra, flora-fauna, el değmemiş doğal vadi, 1914 yapımı çeşme ve yekpare büyük taşın korunmasını göz önünde bulundurarak, kırsal kalkınma ve stratejik planlamalar hazırlanıp Bağlıköy'de kalkınmanın sürdürülebilir bir şekilde olması sağlanmalıdır.




Anahtar Kelimeler: Kırsal Kalkınma, Sürdürülebilirlik, Ekoturizim, kırsal nüfus, Brudtland Raporu


Bağlıköy Eko Turizm Gönüllüleri Derneği'nin 23-24 Mayıstaki Sempozyumda Kullanılacak Bildiri Özeti





ž


SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL PLANLAMA VE
BAĞLIKÖY



NİYAZİ NİZAM
Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı
Kırsal Kalkınma Birimi
Şehit Mehmet Vural Ahmet Sok. No:11 Yenişehir Lefkoşa
0392-2292453-nizamniyazi@yahoo.com



Giriş
Küreselleşen ve değişen dünyada kırsal kalkınma politikaları da zaman içerisinde evrimleşme göstererek, ortak payda olan kırsalda yaşayan toplumun gelir düzeyinin artırılması için tarım merkezli çok fonksiyonelli ve entegre yaklaşıma sahip politikalara dönüşmektedir. Dünyadaki devletler yakın zamana kadar doğrudan tarımı destekleme politikaları uygulamaktaydılar. Son bir kaç on yıldır, tarımı destekleme politikaları "kırsal alan", "kırsal toplum" ve kırsal kalkınma çerçevesinde dolaylı olarak desteklenmektedir. Ayrıca, doğal kaynakların, tarihi ve kültürel dokunun bozulmasından dolayı 1970'de başlayıp günümüze kadar çeşitli politikalar da geliştirerek, özellikle kalkınmanın sürdürülebilir olması sağlanmaya çalışılmıştır.     

KIRSAL ALAN
Özellikle, Kırsal Kalkınma ile ilgili sorunların çözülebilmesi için, ilk önce kırsalın tanımını yapmak gerekmektedir. Kırsalın tanımı ülkelere göre değişiklik arz etmektedir. Bu değişiklikler genelde, sosyo-ekonomik kriterler temeline oturan tanımlamalardır ve birbirinden çok farklıdır. Bu tanımlamalarda kırsal alanlar arazi parçası olarak ele alınıp tarımsal deseni, arazi kullanımı, kentlere yakınlığı gibi kıstaslar göz önüne alınabilmekte, yine bu alanlar sosyo-kültürel özelliklerine bağlı olarak sosyal temsil, alışkanlıklar, ekonomik faaliyetlerde çeşitlilik ve nüfus azalması, göç olgusu gibi kriterler çerçevesinde değerlendirilebilmektedir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) alanın belirlemesindeki uyumluluğu sağlamak için bir metodoloji geliştirir. Bu metodolojiye göre, kilometrekareye  tanım geliştirmiştir. OECD'ye göre kırsal alan,  nüfus yoğunluğunun km² başına 150 kişinin altında olduğu topluluklardır. Nüfusunun %50’den fazlası kırsal topluluklarda yaşayanlar kırsallığı baskın bölgeler, %15–50 arası kırsal topluluklarda yaşayanlar önemli ölçüde kırsal bölgeler, nüfusun %15’inden azı kırsal topluluklarda yaşadığı bölgeler ise kentselliği baskın bölgeler olarak sınıflandırılmıştır.[1]

KIRSAL ALANLARDAKİ NÜFUS AZALMASI
Kırsal alanlarda yaşayan nüfus, özelde sanayileşme genelde ise tarımdaki modernizasyon çalışan nüfusun işsiz kalmasına sebep olmuştur. Ayrıca, tarımdaki modernizasyon artık ürünleri fazlalaştırmıştır. Engel yasasının felsefesi olan "Tarım piyasası bir insanın midesinin büyüklüğü kadardır" düşüncesini göz önünde bulundurursak, artık ürünlerin raf ömrünün uzatılması ve işlenmesine yönelik sanayileşme olmuştur. Kırsalda işsiz olan nüfusun şehir merkezlerinde istihdam olmuşlardır.[2] Bu ivmeyi geri döndürmek için kırsal kalkınma politikaları uygulanmaya başlanmıştır.      
Dünya Bankasının verilerine bakacak olursak, 2003-2011 yılları arasında kırsal nüfus sürekli şekilde düşmektedir. Örneğin, 2003 yılında %51,9 iken, 2007 yılında %49,95, 2011 yılında ise %48,01 olmuştur.

Kaynak: OECD istatistiki verileri (http://data.worldbank.org/indicator/)


Kırsal Kalkınma Politikaları
Kırsal Kalkınma genellikle göreceli izole edilmiş ve seyrek yerleşik nüfusun yaşam kalitesini ve ekonomik refahını artırıcı faaliyetlerin bütünü oluşturur.[3] Genellikle kırsal alanlarda, tarım ve ormancılık başat faaliyetler olmaktaydı. Zaman içerisinde küresel üretim ağı ve şehirlerin tedricen artan nüfusu kırsal bölgelerin karakterini değiştirmiştir. Turizm, niş ürünlerin işlenmesi ve rekreasyon faaliyetleri kaynakların sömürülmesi, tarım veya diğer ekonomiye yön veren faaliyetlerin yerini aldı.[4] Böylece kırsal kalkınma daha geniş çaplı faaliyetlere odaklanarak yerel topluluğun ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir. Ayrıca, eğitim, girişimcilik, fiziksel altyapı ve sosyal altyapı kırsal alanlardaki kalkınmanın önemli faaliyetleridir. Kırsal kalkınmaya ayni zamanda yerel nüfusun oluşturduğu kırsal kalkınma stratejisi doğrultusunda katkı sağlanmaktadır.  
Başlangıç tarihi 1950'lere dayanan "kırsal kalkınma yaklaşımları" zaman içerisinde zaman içinde teknolojik ve sosyo-ekonomik faktörler ile ortaya çıkan değişikliklerin etkisi ile farklılaşmıştır. Altmışlarda "modernizasyon", "yetmişlerde "devlet müdahalesi" seksenlerde "serbest pazar" doksanlarda katılım ve yetkilendirme ile karakterize edilebilecek bu farklılaşma sırasında öne çıkan popüler fikirler ve terminoloji  de dikkat çekici olmuştur. Örneğin, 1980'lerde duyulmaya başlanan gıda güvenliği ve açlık analizlerinden, 1990'larda sürdürülebilir geçim türemiştir. Bazen de, kullanılan terminolojide zaman içerisinde değişiklikler olduğu gözlenmektedir. Örneğin, 1980'lerde yoksulluğun hafifletilmesi, 1990'larda yoksulluğun azaltılması şeklinde kullanılırken 2000'lere gelindiğinde kavram yerini yoksulluğun ortadan kaldırılmasına bırakmıştır. Kırsal kalkınma yaklaşımlarında ortaya çıkan bu değişiklikler, elbette uygulamalarda da kendini göstermiştir. Avrupa Birliği, ABD, ve uluslararası kuruluşlar, bu yaklaşımların hem üretiminde ve hem de eylem planlarının hazırlanıp uygulanmasında etkin olmaktadır.[5]
Dünya Bankası 2003 yılından sonra kırsal kalınma stratejilerinde bir değişiklik yapmak üzere bir dizi çalışmalar gerçekleştirmiştir. Dünya Bankasının bu şekilde bir çalışma başlatmasının teme sebebi 2000'li yıllardaki olumsuz verilerden kaynaklanan karamsar tablo ve endişe verici gerçeklerdi. Dünyada gelişen olaylar karşısında, ülkelerin ulusal ve uluslararası politika ve uygulamalarında da değişiklikler olmuştur. Bunların yansıması olarak, yerinden yönetim, yönetişimin geliştirilmesi, özelleştirme ve özel sektörün rolünün artması, sivil toplumun rolünün güçlenmesi ve çatışma sayısındaki artışlar ortaya çıkmıştır. Tüm bunları veri olarak alan Dünya Bankası, kendi uygulamalarına yönelik olarak, “Yeni Kırsal Kalkınma Stratejisi” belirlemiştir. Bu stratejinin misyonu olarak “yoksulluğun azaltılması” Bu vizyonu gerçekleştirmek için vizyon ise,
·    Kırsal alanda yaşayanların da en az kentsel alanlarda yaşayanlar düzeyinde bir yaşam standardı ve kalitesine sahip olduğu,   
·    Kırsal toplumların, yoksullar da dahil olmak üzere tüm yaşayanlarına eşit ekonomik fırsatların sunulduğu,    
·    Kırsal alanların yaşamak ve çalışmak için sürdürülebilir ve çekici olduğu,  
·    Kırsal alanların mevcut ekonomik, sosyal, kültürel, çevresel ve teknolojik değişikliklere adapte olabildiği ve    
·    Her türlü nedenden kaynaklanan zayıflıkların azaldığı
bir Dünyadır.
Dünya Bankası’nın bugün geldiği noktada, geçmişteki öğrenimleri ve ileride göz önünde tutulması zorunlu görülen konular da aşağıda belirtilmiştir:  
Sürdürülebilir kırsal kalkınma,                                
·       Çok disiplinli ve çoğulcu yaklaşımlar gerektirmektedir.     
·       Sektöre özel bir yaklaşım gerektirmektedir.          
·       Kırsal altyapıya öncelik verilmelidir.      
·       Kırsal kalkınma sorunlarına ait çözümler, toplum katılımını temel almalıdır.            [6]                                             
Ayrıca 2001 yılında Frank Ellis ve Stephan Biggs 1950-2000 yılları arasındaki kırsal kalkınma evrimini yayımlamıştır.
1950
1960
1970
1980
1990
2000
Toplum Kalkınması
Küçük tarım işletmelerinde
Entegre Kırsal Kalkınma
Pazarın Serbestleşmesi
Katılımcılık
Katılımcı Kırsal Stratejik Planlama







 Kaynak: Development Policy Review  2001, 19 (4): 437-448

Avrupa Birliği'nde Kırsal Kalkınma
Ortak Tarım Politikasının Temel Öğelerinin 3. ve 4. paragraflarda belirtilmesi üzerine Kırsal Kalkınma Politikası bir o kadar daha önem kazanmıştır.
Avrupa Birliği’nin 27 ülkesinin %56 nüfusu kırsal alanda yaşamaktadır. —Ki bu alan toplam alanın %91 arazisine denk gelmektedir. Bu sebepten dolayı, kırsal kalkınma hayati öneme sahip bir politika bölgesidir. Avrupa Birliği’nde, tarım ve ormancılık doğal kaynakların yönetimi ve arazi kullanımında hayati öneme sahip olmakla birlikte kırsal topluluklarda ekonomik çeşitlilik de önem arz etmektedir. Bu sebepten dolayı, Avrupa Birliği’nin kırsal kalkınma politikasının güçlendirilmesi öncelikli konumda bulunmaktadır.
Avrupa Birliği, kırsalda yaşayan insan topluluklarına kayda değer hedeflerin başarılması için, kırsal kalkınma politikasında aktif rol oynamaktadır.
Kırsal bölgelerin çoğu, önemli mücadelelerle yüz yüze gelmektedir. Çiftçilik ve ormancılıkta hala daha rekabetçiliğin artırılması gerekmektedir. Çoğunlukla, becerilerin dar olduğu ve daha az gelişmiş kırsal bölgelerdeki kişi başına düşen gelir şehirlere göre daha düşük olmaktadır. Ayrıca, kırsal çevre bakımı genellikle finansal maliyeti taşır.
Diğer bir taraftan, topluma temel ham maddeleri sağlamasından dolayı Avrupa’nın kırsalı hala daha ilgiye ihtiyaç duymaktadır. Eğer çevreye iyi bakıldığı takdirde, değeri, güzelliği, dinlenme ve eğlence mekânı olduğunu kanıtlayacaktır. Bu eylemler, insan vücudundaki akciğere de benzemektedir. Bu sebepten dolayı, bu mekanları iklim değişikliği ile mücadele etmeye yönelik savaş alanı diye de nitelendirebiliriz. Kırsal bölgelere uygun servisler ve altyapılar sağlanırsa, insanların o bölgelerde kalması ve çalışması için çekicilik sağlanacaktır.
Bu meyanda, istihdam ve büyüme için Lizbon Stratejisi ve sürdürülebilir kalkınma için Göteborg Stratejisi kırsalla ilgilidir.
Teorik olarak Avrupa Birliği üye ülkeleri, kendi başlarına kırsal kalkınma uygulamalarını bağımsız olarak gerçekleştirebilirler. Fakat pratikte, bu yaklaşım çok yetersiz kalacaktır. Avrupa Birliği üye ülkelerinin çoğunluğu bunu sağlayamayacaktır. Dahası, kırsal kalkınma ile ilgili birçok konu ulusal ve bölgesel sınırları içerisinde kalmamakta, uzakta bulunan insan topluluklarını da etkilemektedir (örneğin, kirliliğin sınırları kolayca geçebilmesinden dolayı AB ve Uluslararası arenanın sürdürebilir çevre ile ilgilenmesi sağlanmıştır). Ayrıca, kırsal kalkınma AB düzeyindeki diğer politikalarla da ilgili olmaktadır.
Bu sebepten dolayı, her şeye rağmen kontrol üye ülkeler ve bölgelerin ellerinde olmadığından dolayı AB ortak Kırsal Kalkınma politikası mevcuttur.
Bu politika AB’nin merkezi bütçesinden, bir kısmı üye ülkelerin ulusal veya bölgesel bütçelerinden finanse edilmektedir.
Üye ülkelerin ve bölgelerin mevcut politika önlemlerinin yanında 2007–2013 dönemini kapsayan kırsal kalkınma politikaları Avrupa Birliği’nin 1698/2005 sayılı konsey tüzüğünde bulunan temel kurallarla yönetilmektedir.
Bu tüzük altında, 2007–2013 dönemindeki kırsal kalkınma politikası 3 temaya odaklanmaktadır ( bilinen tematik eksenler). Bunlar:
·         Tarımcılık ve Orman sektörünün rekabetçiliğinin geliştirilmesi;
·         Çevre ve Kırsalın geliştirilmesi;
·         Kırsal Kalkınmadaki yaşam kalitesinin geliştirilmesi ve kırsal ekonominin çeşitlendirilmesinin teşvik edilmesi sağlanmaktadır.
Dengeli bir yaklaşım sağlamasına yardımcı olmak için, üye ülkeler ve bölgeler, dağıtılacak olan kırsal kalkınma fonlarının yukarıda belirtilen üç eksen arasında olmasını taahhüt ederler.
Bir diğer tematik eksen olan, LEADER Toplum İnisiyatifleriyle (LEADER: Kırsal Ekonominin Kalkındırılması için Faaliyetler Arasındaki Bağlantılar) deneyime dayalı projelerin fon sağlanması gerekliliğinden dolayı daha ileri gereksinimler mevcut olacaktır. “LEADER Yaklaşım” yerel problemlere yönelik ve yerel ortaklıklar tarafından tasarlanan ve yürütülen bireysel projeleri içermektedir. 2007 öncesi her üye ülke kırsal kalkınma programı hazırlar ve bu programda fonların ve hangi önlemlerin yer alacağı belirilir. Fakat yeni dönemde bütün Avrupa’da kırsal kalkınma stratejilerinde uyumluluğuna büyük vurgu yapılmaktadır. Bu, AB Stratejik Rehberinde zorunlu hale getirilen Ulusal Strateji Planının kullanmasıyla başarılabilinir.
Bu yaklaşım aşağıda yazı olan yerlere yardımcı olmalı:
·         AB kırsal kalkınma desteklerinin kullanılarak AB düzeyinde en çok değerli katkıyı sağlayacak olan bölgeleri belirlemek;
·         AB temel öncelikleri ile bağları yaratmak (Örneğin, bunlar Lizbon ve Göteborg gündemleri altında olmalıdır);
·         Özellikle ekonomik uyum ve çevre ile ilgili AB politikaları ile uyumun sağlanması;
·         Yeni piyasa odaklı Ortak Tarım Politikasının yürütülmesine yardımcı olmak ve gerekli yapılandırma yeni ve eski üye ülkelerde şarta bağlamak.
Kırsal Kalkınma yatırımları, tarım stratejilerine uygun olarak yaratılan Kırsal Kalkınma Planı’ndaki önlemler doğrultusunda yapılmaktadır.
Avrupa Birliği’nin yıllara göre Tarım ve Kırsal Kalkınmaya Ayırdığı Finansman Miktar ve Yüzdeliği:
a)       2010 yılına ait taslak bütçede 141,5 milyar bütçe ayrılmıştır, Topluluk bütçesinin %40,47’sidir.
b)       2011 yılında 141,9 milyar olan topluluk bütçesinin %42’si Tarım ve Kırsal Kalkınma programına ayrılmaktadır.
c)       2012 yılında 147,2 milyar olan topluluk bütçesinin %40,8’i Tarım ve Kırsal Kalkınma programına ayrılmaktadır[7].
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kırsal Kalkınma
24 Nisan 2004 tarihinde referanduma sunulan Annan planının Güney Kıbrıs tarafından kabul edilmemesinden sonra, 1 Mayıs 2004 tarihli beşinci AB genişlemesi çerçevesinde Güney Kıbrıs, 2003 Katılım Anlaşması’nın 10. Protokolün 1. maddesi uyarınca Kıbrıs bir bütün olarak AB’ne girmiş; ancak Topluluk Müktesebatı, adanın kuzey kesiminde askıya alınmıştır. Ayrıca bu protokolün 3. Maddesi Kıbrıs Türk Toplumunun ekonomik kalkınmasına yardımcı olunmasının protokole aykırı olmayacağını belirtilir. AB Konseyi, 26 Nisan 2004 tarihinde bir tavsiye kararı almıştır. Bu tavsiye kararı doğrultusunda, Kıbrıs’ın kuzey kesiminin kullanımına tahsis edilmiş olan 259 milyon Avro Kıbrıs Türk toplumunun kullanımına sunulmuştur. Konsey’den gelen bu çağrıya yanıt veren Avrupa Komisyonu kapsamlı bir yardım ve ticaret önlemleri paketi sunmuş olup, Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik kalkınmasını teşvik etmeye yönelik mali destek aracını ortaya koyan 389/2006 sayılı Konsey Tüzüğü 27 Şubat 2006 tarihinde kabul edilmiştir.
Bu çerçevede Kıbrıs’ın kuzey kesimi için 2007–2012 yıllarını kapsayan Kırsal Kalkınma Programı uygulanmaya başlanmıştır. Bu programa toplam bütçe 29. Milyon700 bin Euro ayrılmış fakat harcanan miktar 32 milyon olmuştur.
Bu programın yürütülmesi için KKTC’de Avrupa Birliği’nin finansmanı ile oluşturulan Kırsal Kalkınma Program Yönetim Birimi ile Kırsal Kalkınma Destek Ekibi kurulmuştur. Kırsal Kalkınma Planı Tarım Bakanlığı altında kurulan Kırsal Kalkınma Birimi ile eş güdüm içerisinde hazırlanmıştır.  Bu programa ayrılan finansmanın 18,5 milyon eurosu hibe olarak ayrılmıştı. Ayrıca, programa ayrılan tüm finansmanın sözleşmeleri 18 Aralık 2010 tarihinde imzalanmıştır.
Bunlara ek olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Kırsal Kalkınma olgusu yavaş bir hızda benimsenmeye başlamıştır. Bu meyanda, Tarım Bakanlığı altında Kırsal Kalkınma ile ilgili bir birim devreye girmiştir.
Bununla birlikte, Avrupa Birliğinin Kırsal Kalkınma programının 4. ekseni olan LEADER programı KKTC’nin Kuzey Batı Bölgeleri (Lapta, Güzelyurt, Lefke Belediye sınırları dahilinde), Karpaz bölgesinde ve Mesarya bölgesinde yürütülmüş ve yerel kalkınma stratejisi hazırlanmıştır. Bu çerçevede, Bağlıköy'ün de içinde bulunduğu Kuzey Batı Yere Kalkınma Stratejisinde yatırım hedefi olarak, kırsal ekonominin geliştirilmesini ve çeşitlendirilmesinin teşvik ederek (sürdürülebilir tarım ve turizmin ve kırsala dayanan işletmelerin geliştirilmesi) ve doğal/kültürel çevre tarafından sunulan avantajların azami düzeye çıkartılarak Kuzey Batı Bölgesinin doğal kültürel ve üretim potansiyelinin geliştirilmesi benimsenmiştir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA
Sürdürülebilir kalkınma pek çok insan tarafından telaffuz edilmesine karşın, anlamı çok da iyi bilinmeyen bir kavram. Hatta, farklı grup ve organizasyonlar tarafından kendi amaçları doğrultusunda tanımlanıp yorumlanmaya da çalışılan bir kavram.  İlk olarak 1987 yılında, Birleşmiş Milletlerin, Brundtland Raporu olarak da bilinen,  Çevre ve Kalkınma Komisyonu raporunda sözü edilen kavramın  dar tanımı,  ekonomik hayatla çevrenin uyumlu entegrasyonu olarak özetleniyor. Brundtland raporunda, sürdürülebilir kalkınma  "günümüz ihtiyaçlarının, gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılama olanaklarından fedakarlık yapılmaksızın, karşılanabilmesi süreci" olarak tanımlanıyor. Bu tanımda dikkati çeken üç önemli unsur var: bunlardan ilki, kalkınma kavramı içerisinde ihtiyaçların sadece ekonomik ihtiyaçlarla sınırlandırılmayıp daha geniş ele alınmasıdır. İkinci vurgulanan, kuşaklar arası eşitliğin gözetiliyor olması, bir başka ifadeyle, sürdürülebilir kalkınma, toprak, temiz hava, verimli ormanlar, bitki, balık ve kara hayvanı çeşitleri gibi belirli çevresel sermaye stoklarının gelecek kuşaklara aktarılması anlamına da geliyor.  Her ne kadar tanım içerisinde açıkça bahsedilmiyor olsa da, raporun genelinden çıkartılabilen üçüncü nokta ise, hem ülkeler arasında hem de ülkelerin kendi içlerinde kuşak-içi eşitliklerin de gözetiliyor olmasıdır. Öte yandan, geleneksel ekonomi, kalkınma kavramını, sadece kişi başına reel üretim veya tüketimin, düşük ve istikrarlı bir enflasyon ortamında, finansal istikrarla birlikte büyümesi olarak tanımlarken, sürdürülebilir kalkınma söz konusu bu ekonomik büyümenin kantitatif yönünün yanı sıra kalitatif yönüne dikkati çekmektedir. Dolayısıyla, sürdürülebilir kalkınmanın geleneksel ekonomik yaklaşım içerisinde derin bir çatlak oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda kavram, insanoğlunun refahına hem ekonomik hem sosyal hem de çevresel olmak üzere üç boyuttan yaklaşır.
SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL KALKINMA VE EKO-TURİZM      
İnsanların yer değiştirmesinden kaynaklanan bir aktiviteler bütünü şeklinde değerlendirilen turizm, günümüz dünyasının en önemli olgularından birisidir. Nitekim küreselleşmeyi toplumsal ve ekonomik açılardan en çok kolaylaştıran faaliyetin turizm olduğu artık kabul edilmiştir. Gelir getiren ve istihdam sağlayan bir sektör olarak turizm, özellikle kalkınmakta olan ülke ekonomileri için büyük bir kaynak durumundadır. Bu açıdan bakıldığında, coğrafi çevrenin turistik amaçlı kullanım alanları da gittikçe genişlemektedir. Buna karşın turistik etkinlikler, bir ülkenin doğal ve kültürel coğrafyasının sahip olduğu olanak ve kısıtlamalarla yakından ilgilidir[8].    
 1990’lı yıllardan itibaren dünyada doğal kaynakların sürdürülebilir kullanılması gerektiği kabul görmeye başlamıştır. Toprak, su, orman vb. doğal kaynakların bugünkü kuşakların ihtiyaçları için kullanılırken gelecek kuşaklarında bu doğal kaynaklara gereksinim duyacağının göz ardı edilmemesi gerektiği ülkelerin ortak konusu olmuştur. Bu konuda çeşitli ülkelerde yoğun olarak gösterilen çabalar olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak dünyada çevre sorunlarının giderek ağırlaşması nedeniyle doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı konusunda gösterilen çabaların yetersiz kaldığı söylenilebilir [9].
 Turizm açısından bakıldığında, “sürdürülebilirlik, turizmin kaynağı olan doğal, tarihi, kültürel, sosyal ve estetik değerlerin korunup geliştirilerek çekiciliklerinin devamının sağlanmasıdır”. Daha genel bir biçimde ise, sürdürülebilir turizm, “insanın etkileşimde bulunduğu veya bulunmadığı çevrenin bozulmadan veya değiştirilmeden korunarak, kültürel bütünlüğün, ekolojik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve yaşamı sürdüren sistemlerin sürdürüldüğü ve aynı zamanda tüm kaynakların, ziyaret edilen bölge insanının ve turistlerin ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri biçimde yönetildiği bir kalkınma şeklidir”[10].           
Tanımında sürdürülebilirlik kavramının temel olduğu tek turizm çeşidi eko-turizmdir. Eko-turizmin en önemli ayırt edici özelliği, doğal, sosyokültürel ve ekonomik olarak sürdürülebilir bir usulde gerçekleşmesi zorunluluğudur. Tüm turizm çeşitlerinin sürdürülebilir bir anlayışla gerçekleşmesi beklenirken, eko-turizm için bu özellik bir zorunluluk olmaktadır.             
Eko-turizm ilk kez 1983 yılında Hector Ceballos-Lascurain tarafından kullanılan eko-turizm kavramı şöyle tanımlanmaktadır; çevre üzerinde mümkün olduğunca az etki bırakarak peyzajı, yaban yaşamı, kır olgusunu inceleme, gözlemleme ve yaşama gibi özel amaçlar ile bozulmamış yada kirlenmemiş doğal alanlara yapılan gezileri içeren bir turizm şeklidir. En önemli kısmı yerel halkın sürece dâhil olması böylece sosyoekonomik yararların kazanılmasıdır. Eko-turizm kavramının özünü, ekonomik yönden verimli, toplumsal açıdan sorumlu ve çevre-doğa bağlamında sorun yaratmayan uygulamalar oluşturmaktadır[11].               
Bağlıköy'de çeşitli uygarlıklardan kalma paha biçilmez kültür hazineleri, dünyanın çok az ülkesinde bulunan doğa güzellikleri ve iklim farklılıkları ile büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. Örneğin, Bağlıköy'deki mağra, flora-fauna, el değmemiş doğal vadi, 1914 yapımı çeşme ve yekpare büyük taşın korunmasını göz önünde bulundursak geniş bir turizm yelpazesini oluşturmaktadır. Dünyadaki, hızlı ekonomik, siyasal, teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelere paralel olarak, turizm tüketim kalıplarında da son yıllarda önemli bir değişim gözlenmektedir. Bu kalıplarda eko-turizm de bir alternatiftir.
Bağlıköy'deki mağra, flora-fauna, el değmemiş doğal vadi, 1914 yapımı çeşme ve yekpare büyük taşın korunmasını göz önünde bulundurarak, kırsal kalkınma ve stratejik planlamalar hazırlanıp Bağlıköy'de kalkınmanın sürdürülebilir bir şekilde olması sağlanmalıdır.
Eko-turizmde Standartlar
Eko-turizm faaliyetleri uygulanırken bazı standart kriterler bulunmaktadır. Bu standartlar;
1) Ekipmanlar
2) Çevre
3) Hizmet kalitesi
4) Kişisel ilgi, gizlilik ve      ambiyans
5) Gıda güvenliği ve emniyet tedbirleri[12]
Bağlıköy'e Bir Bakış
Hem Rumca’da (Ambeligou) hem Türkçe’de  adını Bağ’dan alan Bağlıköy'de ne yazık ki, Bağ yok. Nüfusu  yaklaşık 222 kişi[13] (2011 yılında yapılan nüfus sayımının bucakların nüfusu verilmesine rağmen köylerin hala daha yayımlanmıştır) Bu rakamı baz alacak olursak Lefke'nin toplam nüfusunun %2'si Bağlıköy'de yaşamaktadır. Yukarı ve aşağı diye iki bölüme ayrılıyor. Özellikle yukarı Bağlıköy, köyün eski dokusunu yansıtıyor. Kerpiç evler, daracık sokaklar ve sıcakkanlı köy insanı. Kıbrıs’taki en güzel  köy hellimi. Badem den yapılan tatlılar ve bademli ürünler farklı lezzetler sunuyor.
Kıbrıslılar Bağlıköy'ü "Gamini" (Kireç Ocağı) diye adlandırmaktaydılar. Kireç 1963 yılına kadar  önemli ekonomik kaynak idi. Kireç tepesi ve Aletri tepesinden elde edilen taşlar ocaklarda işlemlerden geçirilip orta doğuya kaliteli kireç olarak ihraç edilmekteydi. Kireç günümüz piyasasındaki gibi un şeklinde bulunmamakta daha çok parlayan bir taş görünümündeydi. Hem iç ve hem dış pazara Kıbrıs Maden Şirketi (CMC) pazarlamaktaydı. Kireç ocakları 1963 olaylarından sonra çalışmadı. CMC madeninin kapanması, Türklere yönelik ambargolar ve kısıtlamalar sonun başlangıcı oldu. 1964 yılından itibaren de Rumların Bağlıköy'le Lefke arasındaki geçişi kapatmaları ve kireç ocaklarının bulunduğu bölgeyi işgal etmeleriyle, kireç ocakları da tarihe karışmış oldu   
Bağlıköy'de bulunan yarasa mağrası Kıbrıs'ta bulunan en az 14 farklı yarasaları barındırmakta ve çalışmak için mükemmel bir yer olmaktadır.  Özellikle Kıbrıs'da "Rousettus aegyptiacus" adı verilen Mısırlı Meyve Yarasalarının olması özellikle Kıbrıs'ı özel bir konuma sokmaktadır.  Bu yarasalar benzersiz olup karanlık mağaralarda yönlerini eko-lokasyon (biyo-sonar) sayesinde bulmaktadırlar. Eko-lokasyon hayvanın çıkardığı sesi kullanan aktif sonar gibi çalışmaktadır. Eko-lokasyon ile hayvanın uzaklığı yanında boyutu da saptanabilmektedir. Pek çok yarasa uzmanı tarafından ziyaret edilen Kıbrıs'da incelemeler yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Kıbrıs'da bulunan Mısırlı Meyve Yarasaları büyük çeşitlerden olup Avrupa Birliğinde olan en eski cinslerdendir. Rengi koyu kahve olup ağrılığı 100-170 gramdır ve kuş gibi yavaş uçmaktadırlar[14].
Bağlıköy'de Yapılması Gerekenler
Bağlıköy'de incelenmesi ve koruma altına alınması gereken birçok doğa güzellikleri, orkide vadileri mimari yapısı bulunmaktadır. Bunlara ek olarak, özellikle R. S. Merrilles gibi araştırmacıların yaptıkları çalışmaların ön plana çıkarılması, gıda güvenliği ve çevre gereklilikleri riayet etmek şartıyla ev hanımlarının ürettikleri işlenmiş tarımsal ürünlerin veya el işlerinin katma değerlerinin artırılması, kültürel ve kırsal mirasın korunması gerekmektedir.  
  

Bu çalışmanın amacı, sanayileşmeyle birlikte başlayan kırsal nüfusun azalmasını önlemek maksadıyla günümüze kadar evrimleşme  süreci geçiren kırsal kalkınma programlarını sizlere sunmaktır. 1990'lı yıllara kadar Kırsal kalkınma programları nüfusları beslemek için daha fazla üretim veya daha fazla doğal kaynakların sömürülmesine sebebiyet vermiştir. Özellikle, sürdürebilirlik kavramının da kalkınma programlarına derç edilmesinden sonra çevre, kültürel miras bio-çeşitlilik gibi kavramlarla kalkınmanın yelpazesi genişlemiştir. Eko-turizm faaliyetleri de sürdürülebilirliği  amaç edinmiştir. Bağlıköy'de bulunan ve turistlerin ilgisini bekleyen birçok turizm öğesi bulunmaktadır. Böylece, bu öğeleri turistlerin hizmetine sunulması beklemektedir.    
 Referanslar:
 1) Directorate for Public Governance and Territorial Development, 22.02.2010, OECD Regional Typology, OECD
 2) Prof. r. Şahinsöz Ahmet, 201, Neolitikten Günümüze Tarım Ekonomi ve Politikaları, Turhan Kitapevi, Ankara
 3) Moseley, Malcolm J. (2003). Rural Development : principles and practice (1. publ. ed.). London [u.a.]: SAGE. p. 5.
4)  Ward, Neil; Brown, David L. (1 December 2009). "Placing the Rural in Regional Development". Regional Studies 43 (10): 1237–1244
5) Giray H. Fatma, Akın A., Gün S.2003, s.2
6) Giray H. Fatma, Akın A., Gün S.2003, s.6
7) Nizam Niyazi, Çiftçi Dergisi, 2013
8) Soykan, F., Coğrafi Çevrenin Turizm Amaçlı Değerlendirilmesinde Turizm Potansiyelini Saptamanın Önemi, Coğrafi Çevre Koruma ve Turizm Sempozyumu, 16-18 Nisan 2003, İzmir, (2003).        
9) İnan, Ç., Yıldız (Istranca) Dağları ve Çevresindeki Floradan Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma ve Ekoturizm Amacıyla Yararlanma Olanakları, Namık Kemal Üniversitesi. Fen Bilimleri Enstitüsü, Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı, (2007), Tekirdağ
10) Özbey, F. R., Küreselleşme Sürecinde Sürdürülebilir Turizm Kalkınması, Anadolu Üniversitesi.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. İktisat Bölümü, (2002), Eskişehir.                 
11) Richardson, E,N., Towards A Sustainable Ecotourism Strategy for St. Kitts. Envionmental Science Program, faculty of Environmental Design, The University of Calgary. Master Thesis, (1997). Calgary, Alberta                      
12) http://quality.eurogites.org/
13) 2006 Nufussayimi.devplan.org/Nüfus Tabloları/Nitelikler/Tablo3.NITELIK.zip
14) Karlıtaş Hasan Derleme, 2013


[1] Directorate for Public Governance and Territorial Development, 22.02.2010, OECD Regional Typology, OECD
[2] Prof. r. Şahinsöz Ahmet, 201, Neolitikten Günümüze TarımEkonomi ve Politikaları, Turhan Kitapevi, Ankara
[3] Moseley, Malcolm J. (2003). Rural development : principles and practice (1. publ. ed.). London [u.a.]: SAGE. p. 5.
[4] Ward, Neil; Brown, David L. (1 December 2009). "Placing the Rural in Regional Development". Regional Studies 43 (10): 1237–1244
[5] Giray H. Fatma, Akın A., Gün S.2003, s.2
[6] Giray H. Fatma, Akın A., Gün S.2003, s.6
[7] Nizam Niyazi, Çiftçi Dergisi, 2013
[8]  Soykan, F., Coğrafi Çevrenin Turizm Amaçlı Değerlendirilmesinde Turizm Potansiyelini Saptamanın Önemi, Coğrafi Çevre Koruma ve Turizm Sempozyumu, 16-18 Nisan 2003, İzmir, (2003).            
[9] İnan, Ç., Yıldız (Istranca) Dağları ve Çevresindeki Floradan Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma ve Ekoturizm Amacıyla Yararlanma Olanakları, Namık Kemal Üniversitesi. Fen Bilimleri Enstitüsü, Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı, (2007), Tekirdağ              
[10]  Özbey, F. R., Küreselleşme Sürecinde Sürdürülebilir Turizm Kalkınması, Anadolu Üniversitesi.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. İktisat Bölümü, (2002), Eskişehir.                 
[11] Richardson, E,N., Towards A Sustainable Ecotourism Strategy for St. Kitts. Envionmental Science Program, faculty of Environmental Design, The University of Calgary. Master Thesis, (1997). Calgary, Alberta                         
[12] http://quality.eurogites.org/
[13] 2006 Nufussayimi.devplan.org/Nüfus Tabloları/Nitelikler/Tablo3.NITELIK.zip
[14] Karlıtaş Hasan Derleme, 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder