18 Aralık 2019 Çarşamba

Beslenme Alışkanlıkları Baskısında Kalan Tarım



Son dönemlerde beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak obezitenin artması, insan sağlığında ciddi riskler oluşturmuştur. Obezite ile baş edebilmek için yapılan farkındalık çalışmaları, beslenme alışkanlıklarının yeni bir boyuta girmesine neden olmuştur. Bu yöndeki toplumsal talepler, gıda pazarındaki ekonomikliği, sürdürülebilirliği, refahı ve gelişmelere yön vermeye devam edecektir.
Avrupa Birliği, 2019-2030 dönemini kapsayan gıda projeksiyon çalışmasını 10 Aralıkta yayınladı. Bu rapor, önümüzdeki 10 yılda beslenme kültüründe ne tür değişikliğe uğrayacağımızı da görmemize fırsat sağlayacaktır.

Hızlı bir yaşam temposu içerisinde bulunan tüketicilerin beklentileri, uygun fiyata alabileceği ürünlerin yanında, sağlık, hayvan refahı, iklim değişikliği ve çevresel kaygıları barındıran gıda sektörünün gelişmelerine yön vermeye devam edecektir. Örneğin, AB tüketicileri 2019 yılı içerisinde gıda satın alırken dikkat ettikleri en önemli faktörler, maliyet, gıda güvenliği, etik ve inanç değerleridir. Bu kaygılar, yerel, organik, gdo içermeyen veya diğer sertifikalı ürünler gibi alternatif üretim sistemlerinin geliştirilmesine fırsat sağlayacaktır.

Fakat, raporda tüketicilerin beklentilerindeki çelişkilere de yer vermektedir. Hızlı bir yaşam tarzı, raporda açıklanan faktörlerle her zaman uyumlu olmayan hazır yemeklerin, atıştırmalıkların ve hareket halinde yenebilen yiyeceklerin artmasına da neden olmaktadır.

Rapora göre, kişi başına düşen küresel yiyecek tüketimi de artmaktadır. Bu durum, küresel ticaret üzerinde etkileri olacaktır. Yeni fırsatlar Avrupa Birliği tarım-gıda piyasasına fırsatlar sunarken, küresel anlamda rekabete de yol açacaktır.  Örneğin, tahıllara olan küresel talebin artması, AB buğday üretimini tetiklerken, Karadeniz bölgesi ile de rekabeti artmasına neden olacaktır.

Avrupa Birliği'nde toplam tarım arazisinin 2030'da 178,3 milyon hektara düşmesi beklenmektedir. Buna karşın, 2030 yılının 2020 yılına kıyasla, protein bitkileri için kullanılan alanın %46, yem bitkileri için kullanılan alanın %2 ve yağlı tohumlar için kullanılan alanın% 1 oranında artması beklenmektedir.


AB tarımsal görünüm raporu, Avrupa Birliği tüketicilerinin diyetindeki protein değişiminin gelecek on yıldaki etkisine ilişkin bir öngörü de sunmaktadır. Alternatif bitki bazlı diyetlerde önemli bir artış olduğu varsayılarak, et ve süt piyasası, bitkisel ürün piyasası ve çevre üzerindeki etkisi olacağı varsayılıyor.

Tablo. Haftalık Kişi Başı Protein Kaynaklı Ürün Tüketimi 2030
BİTKİSEL PROTEİN KAYNAKLARI
HAYVANSAL PROTEİN KAYNAKLARI
Ürünleri
Gram
Ürünler
Gram
Tahıl
+44
Et
-192
Baklagil ve Soya Fasulyesi
+106
Süt Ürünleri
-609
Sebze ve Kabuklu Yemişler
+319
Balık ve Yumurta
-103
Toplam
+469
Toplam
-904

Bu değişim, et ve süt üretici fiyatlarında düşüşe yol açıp, sektörün küresel pazarlardaki rekabet gücünü artırabilir. Bitkisel ürün piyasası ile ilgili olarak, insanların tüketime olan talebin artması, düşük yem talebini kısmen telafi edebilir ve bu da arazi kullanımının azalmasına neden olabilir. Avrupa Birliğindeki soya fasulye üretiminin 2030 yılında %5 artmasının bir sonucu olarak, soya fasulyesinin de insanlar tarafından tüketilmesinin ayni oranda artacağı öngörülmektedir.  Son olarak, bu değişimin iklim ve çevre için potansiyel faydaları olabilir. Örneğin, Avrupa Birliği tarım sektörünün karbon salınımında %6 düşüş öngörülmektedir.

Bu yılki raporda yer alan bir başka öngörü ise, AB'de üretilen sütün yüzde yüzünün 2030 yılına kadar GDO’dan ari yemler kullanılarak üretileceğidir. Bu öngörü, AB soya fasulye ithalatının kademeli olarak azalmasına yol açacak ve AB yem bitkilerinin üretimindeki artışa yol açacak. Ayrıca, bu senoryada yemlerin sınırlı olması nedeniyle, süt üretiminde yüzde 0,5, sığır eti ve dana eti üretiminde ise yüzde 1,3'lük bir düşüş öngörülmektedir.

Orta vadeli görünümlü bu raporda üçüncü bir senaryo daha verilmiştir;

Çin'deki Afrika domuz gribinin (ADG) küresel ve AB et piyasası üzerindeki olumsuz etkisi yer almaktadır. Bu konuda iki seçenek yer almaktadır. Birincisi, 2030 yılında domuz eti üretiminin AGD öncesi seviyelere yükselmesi durumunda, daha hızlı bir iyileşme olurken ve ikinci seçenekte ise, 2030 yılında artışın ADG öncesi seviyelerin altında kalması durumunda daha yavaş bir toparlanma söz konusu olacaktır. Her iki senaryoda da, Çin'in ithalat talebi rekor seviyelere ulaşacak ve Avrupa Birliğinin de dahil oldu kilit ihracatçı ülkelerden daha fazla ihracat yapılmasına yol açacak. Bu durum, önümüzdeki iki -üç yıl içinde Çin dışında bir üretim genişlemesine yol açacaktır. Ancak, AB’deki birçok ülkenin çevre politikaları gereksinimleri, üretim artışını sınırlandıracaktır.

Ayrıca, raporda çevresel ve iklim yönleriyle ilgili öngörüler de yer almaktadır. İlk defa, çiftlikten sofraya tüm gıda sisteminin sera gazı emisyonlarını dikkate alan göstergelere yer verilmiştir. Ayrıca karbon, azot, su ve toprak analizleri yapılmıştır. Süt sığır sayısındaki beklenen azalmanın, sera gazı emisyonlarındaki azalmaya katkıda bulunacağı tahmin edilmektedir. Öte yandan, daha yüksek ürün verimi ve üretim için, tarlalarda kullanılan gübreden dolayı, azot oksit (N2O) emisyonlarını artırabilir.