Son dönemlerde beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak
obezitenin artması, insan sağlığında ciddi riskler oluşturmuştur. Obezite ile
baş edebilmek için yapılan farkındalık çalışmaları, beslenme alışkanlıklarının
yeni bir boyuta girmesine neden olmuştur. Bu yöndeki toplumsal talepler, gıda
pazarındaki ekonomikliği, sürdürülebilirliği, refahı ve gelişmelere yön vermeye
devam edecektir.
Avrupa Birliği, 2019-2030 dönemini kapsayan gıda projeksiyon
çalışmasını 10 Aralıkta yayınladı. Bu rapor, önümüzdeki 10 yılda beslenme
kültüründe ne tür değişikliğe uğrayacağımızı da görmemize fırsat sağlayacaktır.
Hızlı bir yaşam temposu içerisinde bulunan tüketicilerin beklentileri,
uygun fiyata alabileceği ürünlerin yanında, sağlık, hayvan refahı, iklim değişikliği
ve çevresel kaygıları barındıran gıda sektörünün gelişmelerine yön vermeye
devam edecektir. Örneğin, AB tüketicileri 2019 yılı içerisinde gıda satın alırken
dikkat ettikleri en önemli faktörler, maliyet, gıda güvenliği, etik ve inanç
değerleridir. Bu kaygılar, yerel, organik, gdo içermeyen veya diğer sertifikalı
ürünler gibi alternatif üretim sistemlerinin geliştirilmesine fırsat sağlayacaktır.
Fakat, raporda tüketicilerin beklentilerindeki çelişkilere de
yer vermektedir. Hızlı bir yaşam tarzı, raporda açıklanan faktörlerle her zaman
uyumlu olmayan hazır yemeklerin, atıştırmalıkların ve hareket halinde yenebilen
yiyeceklerin artmasına da neden olmaktadır.
Rapora göre, kişi başına düşen küresel yiyecek tüketimi de
artmaktadır. Bu durum, küresel ticaret üzerinde etkileri olacaktır. Yeni
fırsatlar Avrupa Birliği tarım-gıda piyasasına fırsatlar sunarken, küresel
anlamda rekabete de yol açacaktır. Örneğin, tahıllara olan küresel talebin
artması, AB buğday üretimini tetiklerken, Karadeniz bölgesi ile de rekabeti
artmasına neden olacaktır.
Avrupa Birliği'nde toplam tarım arazisinin 2030'da 178,3
milyon hektara düşmesi beklenmektedir. Buna karşın, 2030 yılının 2020 yılına kıyasla,
protein bitkileri için kullanılan alanın %46, yem bitkileri için kullanılan
alanın %2 ve yağlı tohumlar için kullanılan alanın% 1 oranında artması
beklenmektedir.
AB tarımsal görünüm raporu, Avrupa Birliği tüketicilerinin diyetindeki
protein değişiminin gelecek on yıldaki etkisine ilişkin bir öngörü de sunmaktadır.
Alternatif bitki bazlı diyetlerde önemli bir artış olduğu varsayılarak, et ve
süt piyasası, bitkisel ürün piyasası ve çevre üzerindeki etkisi olacağı varsayılıyor.
Tablo. Haftalık Kişi Başı Protein Kaynaklı Ürün Tüketimi 2030
BİTKİSEL
PROTEİN KAYNAKLARI
|
HAYVANSAL
PROTEİN KAYNAKLARI
|
||
Ürünleri
|
Gram
|
Ürünler
|
Gram
|
Tahıl
|
+44
|
Et
|
-192
|
Baklagil ve Soya Fasulyesi
|
+106
|
Süt
Ürünleri
|
-609
|
Sebze ve Kabuklu Yemişler
|
+319
|
Balık ve
Yumurta
|
-103
|
Toplam
|
+469
|
Toplam
|
-904
|
Bu değişim, et ve süt üretici fiyatlarında düşüşe yol açıp,
sektörün küresel pazarlardaki rekabet gücünü artırabilir. Bitkisel ürün
piyasası ile ilgili olarak, insanların tüketime olan talebin artması, düşük yem
talebini kısmen telafi edebilir ve bu da arazi kullanımının azalmasına neden
olabilir. Avrupa Birliğindeki soya fasulye üretiminin 2030 yılında %5
artmasının bir sonucu olarak, soya fasulyesinin de insanlar tarafından
tüketilmesinin ayni oranda artacağı öngörülmektedir. Son olarak, bu değişimin iklim ve çevre için
potansiyel faydaları olabilir. Örneğin, Avrupa Birliği tarım sektörünün karbon
salınımında %6 düşüş öngörülmektedir.
Bu yılki raporda yer alan bir başka öngörü ise, AB'de
üretilen sütün yüzde yüzünün 2030 yılına kadar GDO’dan ari yemler kullanılarak
üretileceğidir. Bu öngörü, AB soya fasulye ithalatının kademeli olarak
azalmasına yol açacak ve AB yem bitkilerinin üretimindeki artışa yol açacak.
Ayrıca, bu senoryada yemlerin sınırlı olması nedeniyle, süt üretiminde yüzde 0,5,
sığır eti ve dana eti üretiminde ise yüzde 1,3'lük bir düşüş öngörülmektedir.
Orta vadeli görünümlü bu raporda üçüncü bir senaryo daha
verilmiştir;
Çin'deki Afrika domuz gribinin (ADG) küresel ve AB et piyasası
üzerindeki olumsuz etkisi yer almaktadır. Bu konuda iki seçenek yer almaktadır.
Birincisi, 2030 yılında domuz eti üretiminin AGD öncesi seviyelere yükselmesi durumunda,
daha hızlı bir iyileşme olurken ve ikinci seçenekte ise, 2030 yılında artışın ADG
öncesi seviyelerin altında kalması durumunda daha yavaş bir toparlanma söz konusu
olacaktır. Her iki senaryoda da, Çin'in ithalat talebi rekor seviyelere
ulaşacak ve Avrupa Birliğinin de dahil oldu kilit ihracatçı ülkelerden daha
fazla ihracat yapılmasına yol açacak. Bu durum, önümüzdeki iki -üç yıl içinde
Çin dışında bir üretim genişlemesine yol açacaktır. Ancak, AB’deki birçok
ülkenin çevre politikaları gereksinimleri, üretim artışını sınırlandıracaktır.
Ayrıca, raporda çevresel ve iklim yönleriyle ilgili öngörüler
de yer almaktadır. İlk defa, çiftlikten sofraya tüm gıda sisteminin sera gazı emisyonlarını
dikkate alan göstergelere yer verilmiştir. Ayrıca karbon, azot, su ve toprak
analizleri yapılmıştır. Süt sığır sayısındaki beklenen azalmanın, sera gazı
emisyonlarındaki azalmaya katkıda bulunacağı tahmin edilmektedir. Öte yandan,
daha yüksek ürün verimi ve üretim için, tarlalarda kullanılan gübreden dolayı, azot
oksit (N2O) emisyonlarını artırabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder