Giriş:
Genel olarak, spor olgusu
içerisinde bulunan “Spor dostluk ve kardeşliktir” ilkesi, her spor müsabaka
öncesinde kullanılmaktadır. Fakat spor müsabakasından önce ve sonra şiddet
olayları da meydana gelmektedir. “Dostluk kazansın” temennilerinin yerine, “ne
olursa olsun” kazanma arzusu taşıyan sporcu ve taraftarlar bu arzularını
müsabaka esnasında yüksek düzeyde sergilemekte, bazen en şiddetli olaylar bu
sırada meydana gelebilmektedir. Spor müsabakalarını izleyen insanların bir
kısmı bunu -günlük hayatında spor yapmasa bile- bir aktivite olarak
değerlendirirken, bir kısmı ise spor müsabakalarını kazanılması gereken bir
savaş gibi görmektedir. Bu sebepten
dolayı, herhangi bir asayiş boşluğu oluşmaması için ulusal federasyon maçlarında
veya uluslararası oynanan maçlarda, temelini yasal mevzuatların oluşturduğu
bütün güvenlik önlemleri alınmaktadır.
Spor
Müsabakalarında Şiddetin Nedeni:
Özellikle, spordaki futbol
müsabakalarında görülen şiddet olaylarının arkasında bir takım psikolojik ve ülkelere
göre değişkenlik arz edebilecek sosyo-kültürel faktörler bulunmaktadır. Futbol seyircisinin takımını büyük bir
tutkuyla sevmesi gayet normal bir psikolojik ruh hali olmasına karşın, rakip
takım seyircilerine, futbolcularına veya hakeme karşı acımasızca davranması ve
zaman zaman şiddete yönelmesi bireyin psikolojik olarak, takım tutma
alışkanlığını iyi yönetemediğini göstermektedir. Ayrıca bireyin diğer
seyirciler arasında kitle psikolojisiyle daha rahat hareket etmesi ve kendini
güvende hissetmesi bireyi daha da saldırgan hale getirebilmektedir.
Sosyo-kültürel faktörler olarak da aile, eğitim, seyircilerin arkadaş grupları,
sosyal ve kültürel tabakası ve kimliği sıralanabilir.
Sporun toplumsal ilişkiler
ağında önemli bir yer tutması, yazılı ve görsel medyada geniş bir şekilde yer
alması, sporun/futbolun özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde “endüstrileşmesi”
sonucunda meydana gelmiştir. Küresel futbol endüstrisinin 200 milyar dolarlık
cirosu ile medya ve reklam endüstrileriyle de sıkı bir ilişkiye girmesi
kaçınılmazdır. Verilere göre, dünya sponsorluluğunun % 70’ini futbol
hapsederken, 2005 yılında yaklaşık 30,5 milyar dolar olan dünya futbol
sponsorluk harcamaları, 2006 yılında 33,8 milyar dolar olurken 2007’de 37,4’e
ulaşmaktadır. (http://www.referansgazetesi.com). Dolayısıyla medyada spor ve
özellikle futbol ile ilgili geniş ölçüde haberler ve programlar yayınlanması
kaçınılmazdır. Ancak medya, “sporun ruh”undan uzaklaşarak kâr maksimize etme
amacı güttüğünden, yapılan yayınlarda –özellikle 1990’lı ve 2000’li yıllarda
“şiddet/savaş metaforlarının” ve argo tabirlerin; kışkırtıcı ve kavgacı bir
üslubun çokça kullanıldığı görülmüştür (Burası
..... burdan çıkış yok veya welcome to hell). Bu da futbol holiganizmin inşasına katkı
sağlamaktadır.
Dünyadaki
Ölümlü Olaylar
Dünya futbol tarihinde ölümle
sonuçlanan olayların meydana geldiği müsabakalar mevcuttur. Örneğin; 1964’te
Peru’nun başkenti Lima’da 24 Mayıs günü Tokyo olimpiyatları eleme grup
karşılaşması olan Peru-Arjantin maçı sırasında hakem, ev sahibi takımın golünü
iptal edince tribünde olaylar çıkmış, 320 kişi ölmüştür. 1984 Kolombiya-Cali’de
Pascal Guerrero Stadı’nda 17 Kasım günü Cali-Amerika maçı sonunda çıkan
olaylarda 24 kişi ölmüştür. Yine 1985 yılında Belçika’nın Heysel stadında
oynanan Liverpool-Juventus maçı esnasında çıkan olaylarda 39 kişi hayatını
kaybetmiştir.
Spordaki şiddet olaylarına
Türkiye’de de sıklıkla rastlanmaktayız. 17 Eylül 1967 yılında oynan
Kayserispor-Sivas maçının devre arasında çıkan olaylar sonucunda 4 kişi ölmüş
300 kişi yaralanmıştı. Bu olaydan sonra özellikle bahse konu kulüpler 2. ligde
ayni gruba hiç verilmemiştir. Bu olay Türkiye’nin ve Dünyanın en büyük futbol felaketlerinden
biri olarak gösterilmektedir. 2004
yılında oynanan Beşiktaş-Rizespor maçında 16 yaşında bir çocuk bıçaklanarak
öldürülmüştür. 20 Ocak 2002’de Türkiye 1. Futbol Ligi’nin 2. yarısının
başlangıcında, Trabzon’da oynanan, Trabzonspor-Beşiktaş futbol maçının 82.
dakikasında, maç Beşiktaş’ın 5-0 galibiyetiyle devam ederken; Trabzonspor
seyircileri yenilginin de etkisiyle tribünlerdeki bütün koltukları sahaya
fırlatmışlardır. Benzer bir tablo 2006-2007 sezonunun 33. haftasında oynanan
Galatasaray-Fenerbahçe müsabakasında da meydana gelmiştir. Yine Galatasaray’ın
UEFA kupasını kazandığı yıl, İstanbul’daki Leeds United maçı öncesi, Leeds’li
iki taraftar Galatasaraylı taraftarlarca bıçaklanarak öldürülmüştür. Daha geçmiş yıllarda da, en basit maçların
bile kavgalara, kavgaların ise yakım,yıkım, talan ve ölüme neden olduğu
görülmüştür.
Araştırmalarım sonucu, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde herhangi bir spor müsabakasındaki şiddetten dolayı
ölen olmamıştır. Fakat takımlar arası çok ciddi kavgalar veya hakemlere karşı
darp girişimleri olmuştur. Eğer yasal önlemler alınmaz ise bizleri çok da iyi
bir tablo beklememektedir.
ALINAN
ÖNLEMLER
1) Sporla ilgili hukukun
dünyadaki gelişimi ancak 20. yy. son çeyreğine götürülebilmektedir. Bu dalda en
eskisi olduğunu ifade edilen Fransa Limoges Üniversitesi “Spor Hukuku ve
Ekonomisi Merkezi” 1977’de kurulmuştur. İsviçre’de Neuchatel Üniversitesi’nde
bulunan ve FİFA’nın mali desteği ile kurulmuş olan “Spor Araştırmaları
Uluslararası Merkezi” çok daha yeni
olup, kuruluşu 1996 yılına aittir. ABD Milwaukee’de bulunan Marquette
Üniversitesi “Ulusal Spor Hukuku Enstitüsü” ise 1989 tarihlidir.
2) Avrupa’da, spor
müsabakalarında ve özellikle futbol maçlarında seyirciler arasındaki şiddet ve
sonuçlarından kaygı duyulması nedeniyle, 19 Ağustos 1985 tarihinde
Strasbourg’da, “Sportif Karşılaşmalarda ve Özellikle Futbol Maçlarında
Seyircilerin Şiddet Gösterileri ve Taşkınlıklarına Dair Avrupa Sözleşmesi”
imzalanmıştır. Sözleşmeyi Avrupa Konseyi’ne üye devletler ile Avrupa Kültür
Sözleşmesi’ne taraf diğer devletler imzalamıştır. Türkiye de söz konusu
uluslararası sözleşmeyi 1990 yılında kabul etmiştir. Sözleşmede seyircilerin
gösterdiği şiddet içeren eylemlerle mücadelede kamu makamlarının ve bağımsız
spor organizasyonlarının ayrı, ancak birbirini tamamlayıcı görevleri olduğu
belirtilmektedir. Ancak bu sözleşme
seyirci hareketlerine karşı alınması gereken tedbirleri ve bu alandaki
uluslararası işbirliğini düzenlemektedir. Suç tanımları ve cezalar
içermemektedir.
3)
Kısa adı FIFA olan Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği, (Fédération
Internationale de Football Association- Federation of International Football
Association), 21 Mayıs 1904'te kendi federasyon kuruluşlarını gerçekleştiren
Avrupa ülkelerinden Fransa, Belçika, Danimarka, Hollanda, İspanya, İsveç ve İsviçre'nin
katılımlarıyla Paris'te kuruldu. Dünya futbolu üzerinde tek söz sahibi
konumunda olan FIFA, futbolun "sportmenlik" veya
"sportmence" davranış anlamında kullanılan ve dilimize son yıllarda
orijinal haliyle yerleşmiş bulunan "fair play" ruhu içinde oynanması
ve seyredilmesi için uğraş vermekte ve ulusal federasyonlara bu yönde
tavsiyelerde bulunmakta, yaptırımlar uygulamaktadır. FİFA’nın fair play ruhunu
daha açık hale getirmek için yaptığı bir diğer çalımsa ise dünyadaki tüm
futbolculara, teknik adamlara, seyircilere, kulüplere, federasyonlara yönelik
olarak yayımladığı ve 10 maddede toplanmış bulunan Davranış /İlkeleri'dir (Code
of Conduct).
Bu
ilkeler şu şekilde sıralanmaktadır;
1-Kazanmak
için oyna, 2- Centilmence oyna, 3- Oyunun kurallarına uygun davran, 4-Rakiplerine,
takım arkadaşlarına, hakemlere, görevliler ve seyircilere saygılı ol, 5-Yenilgiyi
ağırbaşlılıkla kabul et, 6- Futbola olan ilgiyi artır, 7- Futbolun büyük
popülaritesinden kaynaklanan şike, doping, ırkçılık, şiddet ve diğer olumsuz
dış etkilerden uzak dur, 8- Şikeci baskılara direnen diğerlerine yardım et, 9-Futbolun
saygınlığını zedelemeye kalkanları kamuoyuna bildir, 10- Futbolda iyi davranışı savunanları
onurlandır.
Ayrıca,
FIFA, futbolun yeryüzündeki en geniş kapsamlı organizasyonu olan Dünya Kupaları
öncesi, ev sahibi ve katılımcı üye ülkelerin güvenlik teşkilatı temsilcilerini
bir araya toplayarak organizasyonun güvenliğini sağlama konusunda oldukça
ayrıntılı toplantılar yapmaktadır.
4) UEFA tarafından ise, kabul
edilip Nisan 2000’de yayınlanan “Stadyumlarda Güvenliğin Sağlanması ve Kitle
Hareketlerinden Korunmak Amacı ile UEFA Kupalarında Oynanan Tüm Müsabakalara
Katılan Kulüpler, Federasyonlar ve Maç Düzenleyicilerinin Tabi Olduğu Stadyum
Güvenlik ve Emniyet Tedbirlerine İlişkin Talimat” uyulması gereken önemli kuralları
içeren uluslararası bir metindir.
5) UEFA tarafından düzenlenen
talimat ve yukarıda bahsi geçen sözleşme de baz alınarak, 28-29 Kasım 2007’de
Avrupa Birliği Komisyonu ve Parlamentosu’nun UEFA ile ortaklaşa
gerçekleştirdiği konferansın neticesinde Aralık 2007’de AB Konsey’i
“Uluslararası Boyutta Futbol Maçları ile İlgili Güvenlik ve Kamu Düzeni
Risklerinin Azaltılmasına Yönelik Çalışma Programı”nı kabul etti. Belgeye göre Avrupa Birliği, futbol
maçlarında artan şiddet olaylarına yönelik olarak birliğe üye devletler ve
ilgili uluslararası kuruluşlar arasında gerekli koordinasyon ve işbirliğine
büyük önem vermektedir. Yine ayrıca; hükümetler, güvenlik birimleri ve UEFA
arasında güvenlik ve ilgili konularda bilgi alışverişinin geliştirilmesi
öngörülmüştür.
ÜLKESEL
BAZDA ALINAN YASAL TEDBİRLER
Ülkeler kendi sınırları içerisinde
düzenlediği maçlarda güvenlik sorunlarını giderebilmek için ayrı “Futbolda
Şiddet Yasaları” veya genel olarak “Sporda Şiddet Yasaları”-örneğin Türkiye’de-
yürürlüğe konabilmektedir. Bu yasalarda ayrıca ülkeye ait vatandaşların yurt
dışındaki spor müsabakalarındaki şiddet olaylarına karışmış ise yine de cezalandırabilmektedir.
Cezalar ise maddi, hapis veya spor müsabakalarının seyrinden men
olabilmektedir.
İngiltere’de
Alınan Tedbirler
Mayıs 1985'te Heysel faciasında
Liverpool taraftarlarının karıştığı ve çoğu İtalyan olmak üzere 39 futbol
seyircisinin ölümüne yol açan olaylarla doruğa çıkan olaylar zinciri, İngiliz
futbol kulüplerinin Avrupa sahalarında maç yapmalarını süresiz olarak
yasaklamalarıyla neticelenmiştir. Yaşanılan bu süreç, İngiliz hükümetini
harekete geçirerek konu ile ilgili çeşitli tedbirler almaya yöneltmiş ve bu
alanda Avrupa'nın en geniş kapsamlı yasal ve yönetsel önlem ve yaptırımlar
ortaya konulmuştur.
İngiltere Futbol Birliği’nin
(FA) kendi Futbol Birlik Kuralları (Futbol kulüplerinin bağlılığını, finansal
konuları, statlarda kötü oluşacak olan durumları önlemeyi düzenleyen kurallar)
dışında diğer işlenen suçları önlemek için ayrı olarak Futboldaki Seyirci
Fiillerini kontrol altına almayı amaçlayan yasal mevzuat 1998 yılında yürürlüğe
girmiştir – ki daha sonra bu Yasal Mevzuatta 2000 ve 2002 yıllarında değişiklik
yapılmıştır. Bu yasada özellikle polise büyük görev ve sorumluluklar
verilmiştir. Fakat bu sürecin başlangıcı 1985 yılına geri gidebilmektedir.
Buradaki yasal mevzuat içerinde
özellikle spor aktivitelerinin yapıldığı yerlerin etraflarında alkol satışında
kısıtlamaya gidilmemiştir. Bunun dışında, bu yasanın içerisinde toplu
taşımacılıkta yolcu olarak seyahat eden şahısların alkol almasını
engellemektedir. Yıllar içerisinde yapılan düzenlemeler genelden özele doğru
bir yol izlemiştir. Kısacası ilk zamanlarda, sporla ilgili aktivitelerde
oluşacak olan olası olayların engellenmesi için genel spor yasalarından, özelde
futboldaki oluşacak olan olası vahim olayları engellemeyi amaç edinen
düzenlemelere gidilmiştir. (http://www.opsi.gov.uk/Acts/acts1989)
İngiltere’de suç işleme
sayıları yıllar içerisinde bir düşüş izlemiştir. Örneğin İngiltere’de oynanan futbolda
oluşan düzenliği araştırma için 2000 yılında kurulan çalışma grubunun verdiği
bilgiye göre, 1986 yılında oynan premiership futbol maçları esnasında 100.000
kişide 40 kişi tutuklanırken bu rakam 2000’de 12 kadar düşmüştür. (http://www.parliament.uk/commons/lib/research)
Türkiye’de
Alınan Tedbirler
Türkiye’de sporda oluşan
şiddetleri önlemek için 28 Nisan 2004 tarihinde 5149 Sayılı Spor
Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunu (Yasa)
yürürlüğe veya uygulamaya konmuş olmasına rağmen, uygulanmasında sorunlar
bulunmuş ve yeteri kadar başarı sağlanamamıştır. Bundan dolayı, Sporda Şiddet
ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun ismiyle ve 6222 kanun numarasıyla 14
Nisan 2011 tarihinde resmi gazetede yayımlandıktan sonra yeni bir yasa
yürürlüğe konulmuştur. Bu Yasa özellikle FİFA’nın yayınladığı Davranış İlkeleri
doğrultusunda hazırlanmıştır. Göze çarpan değişiklik ise, şike, teşvik primi ve
doping olaylarını da kısıtlayan düzenlemeler mevcuttur.
Ayrıca, Spor Müsabakalarında
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda belirtilen bir yönetmelikle
(bizde bu bir tüzükle) şiddeti veya düzensizliğin oluşumunu engelleyen güvenlik
önlemlerini alacak olanların görev yetki ve sorumluklarını belirtir. Önlemlerin
alınmasından sorumlu olanların görev yetki ve sorumlulukları aşağıda
sıralanmıştır;
a)
İl
ve İlçe Güvenlik Kurulunun görev yetki ve sorumluluğu (KKTC’de 33/1988 sayılı
Mülki yönetimler Yasasındaki “8.” maddenin “d” fıkrası en üst mülki idare amiri
olan Kaymakamlık'lara verdiği yetki ile gerekli düzenleme yapılabilir. Ayrıca
ayni yasanın 12. maddesi ilçe güvenlik kurulunu kurulması için yetki verir.)
b)
İl
ve İlçe Emniyet müdürlükleri ile İl/ilçe Jandarma komutanlarının yetki ve
sorumluluklarını bildirir,
c)
Federasyonun
Görev ve Yetkilerini
d)
Spor
kulüplerinin görev, yetki ve sorumluluklarını
e)
Özel
Güvenlik Teşkilatlarının görev, yetki ve sorumluluklarını belirtir. (Bizde de
Özel Güvenlik Görevlileri var. Özellikle polisin yetersiz miktarda olduğu
durumlarda bu görevlilerden gereken hizmet alımları yapılabilir) (TC Spor
Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun)
Spor müsabaka kurallarını
uygulayan veya adalet dağıtan hakemleri ilgilendiren düzenlemelere de
gidilmiştir. Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Yasası’ndaki ek 1 maddesinde değişikliğe
gidilerek hakemin görevli olduğu maçı yönettiği esnada geçici bir Kamu
Görevlisi olduğu belirlenmiştir. Böylece hakeme karşı işlenen her eylem kamu
görevine yapılmış gibi addedilmektedir. (TC 3289; Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun)
Bu yasada düzenleme yapıldıktan
sonra alınan karara göre örneğin, hakemi darp eden futbolcuya 11 ay 20 gün hapis
ve 3.000 TL para cezası verilmiştir. Haberin özeti aşağıda belirtildiği gibi;
Ordu’nun Kabataş İlçesinde
08.12. 2007 tarihinde 1. Amatör küme müsabakası Kabataşspor- Fatsaspor maçında
futbolcu (Takım kaptanı) Hasan Arıca, hakemlerin maç yönetmelerine sinirlenerek
öncelikle yardımcı hakem Bülent Kandemir’e Şerefsiz Allah Belanı Versin” dediği
arkasından da maçın hakemi Tolga Mağden’in üzerine yürüyerek boğazına sarıldığı
ve vurduğu için hakemler de Hasan Arıca’dan davacı olmuşlardı. Maçın Gözlemcisi
Engin Çelenk’te raporuna yazdığı belirtildi. Bu mahkeme sonuçlandı. Hasan
Arıca, 11 ay 20 gün hapis ve 3000 TL de para cezasına çarptırıldı. (15 Haziran
2009-www.hakeminsesi.com)
Kuzey
Kıbrıs’taki Durum:
Kuzey Kıbrıs’ta onlarca yıldır spor
müsabakalar yapılmaktadır. Genelde oynan tüm spor müsabakalarında olay çıkması
muhtemeldir. Fakat özellikle son zamanlarda futbol kulüplerinin oluşturduğu
bütçelerin toplamı milyonlarca değeri bulmaktadır. Ayni zamanda bu rakam, insandaki
kazanma dürtüsünü artırmakta buna paralel olarak da olayların çıkmasına zemin
oluşturabilmektedir. Çeşitli izolasyonlardan dolayı KKTC’deki diğer faaliyetlerde
olduğu gibi kendimizi diğer entitelere adapte etmekte sorunlar yaşadık. Bizler
yalnızca spor oyunlarının kurallara göre oynanması için çalışmalar yapıp kurallardaki
değişikliklere adapte olmaya çalıştık. Fakat FIFA veya UEFA, zorunlu kıldığı
ilkeleri için KKTC’ye herhangi bir yaptırıma gitmediğinin yanında bizler de
futbol kuralları dışında, spor
oyunlarının FIFA veya UEFA’nın deklere etmiş olduğu güvenlik ilkelerine de
yeteri kadar uyum sağlayamadık..
Son zamanlarda, özellikle, Yükselme Liglerinde hakemlere
karşı yapılan darp girişiminden sonra, Kıbrıs Türk Hakem ve Gözlemciler Derneği
ligleri boykot etmiştir. Böylece konu halkın gündemine getirilmiş ve toplumun
da bu konudaki hassasiyeti oluşturulmuştur. Bununla birlikte, bu saldırıların
neden meydana geldiğini araştırıp, sorunun giderilmesi konusunda fikirler
üretilmeye de çalışılmaktadır. Kıbrıs Türk Toplumunun genel yapısı ile bu
şiddet olaylar tezatlık sergilemektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yasal
Mevzuatı içerisinde “spor müsabakalarında oluşan şiddet olaylarını önlemeye
yönelik ayrı herhangi bir yasal mevzuat bulunmamaktadır. Bu oluşan kötü olaylar,
3/1962 sayılı Fasıl 154 “Ceza Yasası” ile kontrol edilmeye çalışılmaktadır. Fakat cezai müeyyide yetersiz kalmakta ve
caydırıcılık niteliğinden yoksun olabilmektedir. Ceza Yasa içerisindeki 99.
madde diyor ki;
tahrik
edecek biçimde söven herhangi bir kişi, hafif bir suç işlemiş olur ve bir aya
kadar hapis cezasına veya yüz bin Türk Lirasına [günümüze uyarlarsak (100
kuruş)] kadar para cezasına veya her iki cezaya birden çarptırılabilir.
Yine ayni yasa içerisinde bulunan
242. madde ise diyor ki;
darp
eden veya eylemde bulunan herhangi bir kişi, hafif bir suç işlemiş olur ve
saldırı, darp veya eylem,
bir yıla kadar hapis cezasına veya beş
yüz bin Türk Lirasına [günümüze uyarlarsak (50 kuruş) kadar para cezasına veya
her iki cezaya birden çarptırılabilir. (http://www.mahkemeler.net/birlestirilmis/f_154.doc)
Yukarıda belirtilenler yasal
mevzuat içerisinde bulunmaktadır. Fiiliyata gelince, sorunlar oluşabilmektedir.
Mahkemelerin işleyişi, dava veya duruşmaların yoğunluğundan dolayı yavaş
ilerlemekte sonuç ise kısa zaman içinde değil uzun zamanda alınabilmektedir.
Ayrıca, suçlu bulunanlara uygulanan cezai müeyyidelerde ağırlıklı olarak kefaletle
serbest bırakmalar mevcuttur. Bununla birlikte, yasal mevzuat içerisinde yaptırımdan
yoksun maddelerin bulunmasında dolayı suçu işlemeye yönelen insanları
durduracağına bilakis onları teşvik de edebilmektedir.
Buna ek olarak, Kıbrıs Türk
Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Çalışma Usul ve Esasları Tüzüğü’nün 59.
Maddesine dayanarak, yürürlükteki Kıbrıs Türk Federasyonu Futbol disiplin
talimatlarının dışında Ceza Kurulu veya Tahkim futbol oyun alanı içinde veya
dışında oluşan aykırı olaylara veya cürümlere karşı düzenlemeler mevcuttur.
Fakat bu düzenlemeler yalnızca ilgili futbolcuyu, yöneticiyi veya futbol
kulübünü cezalandırmaktadır –kısacası Federasyon ile organik bir bağı bulunan
kişiler-. Fakat bizim dışımızdaki entitelerde, şiddeti gerçekleştiren şahıslar
kimler ise, o kişiler işledikleri suça paralel olarak Sporda/Futbolda Şiddet
Yasalarında bulunan yaptırımlara diğer caydırıcılığı artırılmış ilgili yasal
mevzuatlara göre cezalandırırlar.
Sonuç
ve Öneri
Sporun toplumsal ilişkilere
olumlu katkılarının olmasına karşın, spor müsabakalarında şiddet olayları
görülmesi çoğu zaman bu olumlu katkıları yok etmektedir. Sporun ruhunu
zedeleyici davranışlar, sporun topluma ve toplumsal ilişkilere getireceği
pozitif etkileri azaltmaktadır. Özellikle futbol müsabakalarında yaşanan ve
sonucu ölümlere bile varabilen şiddet olayları; sporun/futbolun özünde bulunan
rekabet duygusunun kontrol altına alınamamasının, insanın yapısında bulunan
şiddet eğilimiyle bütünleşmesi sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bizim devletimiz dışındaki
entitelerde spordaki şiddet eylemleri karşısında çok ciddi yaptırımları
bulunmaktadır. Bunlar arasında; ceza yasalarının dışında var olan “Sporda/Futbolda
Şiddet Yasaları” veya “Spordaki Şiddeti Önlemek” için mutabık kalınan ve
imzalanan Sözleşmeler mevcuttur.
KKTC’deki spor müsabakalarında bu
şovenist veya holigan duygular neticesinde çıkan kötü olayların önüne
geçilebilmesi için yasal mevzuat yönünde yapılması gereken üç yol mevcuttur.
1) Mevcut
Ceza Yasasındaki (Fasıl 154) cezai müeyyidelerde düzenlemeler yapılabilir –bu
yasa değişikliği ile yapılacaklar kısıtlı olabilecektir.
2)
Ayrı
bir “Sporda Şiddet Yasası” hazırlamalıdır. Bu yasa içerisinde yalnızca şiddet
olaylarını engelleyen hükümlerinin yanında doping, şike veya teşvikle ilgili
hükümler de yerleştirebilir. Böylece, spor müsabakalarındaki görülen şiddet,
doping, şike veya teşvik olaylarında daha caydırıcı cezalar uygulanabilir. Bu
düzenleme yapılırken FIFA, UEFA veya sosyo-ekonomik yapıları bizimki ile
eşdeğer olabilecek bazı ülkelerin yasal mevzuatlar bir masa üzerinde olması
şarttır. Ayrıca ilgili konu hakkındaki mahkeme kararları da bir araya
getirilebilir.
3)
Hakemler,
her an şiddet hareketlerine karşı karşıya gelecek kişilerin başında
gelmektedirler. Bu sebepten, hakeme karşı her türlü şiddet girişimi günün
koşullarına göre maddi veya hapis cezası ile cezalandırılmalıdır. Eğer hakemin
görevli bulunduğu maç esnasında, yaptığı iş kamu görevi diye nitelenir ve ona
göre düzenleme yapılırsa (Türkiye’de olduğu gibi) o zaman KKTC Ceza Yasasının
66. maddesi gereği suçu işleyene 1 yıla kadar hapis cezası verilir. Hakemin
herhangi bir darp girişimi karşısında kamu görevcilisi gibi addedilmesi için
herhangi bir yasal girişim yapılmamıştır. Eğer Sporda şiddet yasası çıkarılır
ve hakem de kamu görevlisi diye nitelenmez ise yine ayni yasanın maddeleri
gereği küfür ise 50 kuruş darp ise 100 kuruşla cezalandırılmaktadır. Tabi ki darp
sonucu kalıcı herhangi bir iz bırakılırsa o zaman farklı olabilmektedir. Bu
sebepten dolayı hakemin kesinlikle bir kamu görevini ifa ettiği özümsenmeli ve
ona göre düzenlemelere gidilmelidir. Bu düzenleme yapılırken, 7/1979 Kamu
Görevlileri Yasasında ve 65/1987 Sayılı Spor Dairesi Kuruluş, Görev ve Çalışma
Esasları Yasasında değişikliğe gidilebilir.
Kıbrıs Türk Hakem ve
Gözlemciler Derneği’nin girişimleri ile hakemlere karşı yapılan darp
girişimleri disiplin talimatları ile verilen cezaların yükseltilmesi söz konusu
olmuştur. Ben bu eylemi resmin bir yarısı olarak nitelemekteyim. Eğer resmi
bütünlemek istersek Federasyon ile bağı bulunmayan kişilere de direkt olarak
yasal müeyyidelerin günün koşullarına göre uygulanması için gereken düzenlemelere
gidilmesi gerekliliğine inancım tam ve kesindir.
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nde güvenli spor olgusunu içselleştirmelidir. Özellikle futboldaki
bütçenin büyümesinden dolayı, olası şiddet olaylarını şimdiden görmeli ve
Sporda veya Futbolda şiddet yasalarını gündeme getirmelidir. Buradaki
sorumlular arasında bulunan Spordan Sorumlu Bakanlık (Günümüzün Hükümetinde; Milli
Eğitim Kültür, Gençlik ve Spor Bakanlığı). Eğer yasal düzenlemeler yapmazsak,
şiddet olaylarının spor veya futbol üzerindeki oluşturacak olduğu olumsuz
etkinin önüne geçemeyeceğiz. Özellikle, bu olumsuz izlenim, Futbol
Federasyonu’nun Güvenlik Kuvvetlerinden, polis hakemlerin görev yapması
başvurusuna verilen cevabın olumsuz olmasını sağlayan etkenlerden bir tanesi
idi. Güvenlik Kuvvetleri’nin 4 Ekim 2005 tarihindeki yazısının 3. maddesinde
aynen şöyle der; KKTC’deki Futbol
Müsabakalarına karşı olan aşırı ilgi, kulüpler ve taraftarlar arasındaki
rekabet ortamı hakemlik mesleğinin suiistimal edilmesine ortam yaratmakta ve
komutanlık mensubu personelin hoş olmayan bir takım olaylara ismi
karışmaktadır.
Eğer
şiddete temel teşkil eden olumsuz tavırları engelleyecek veya caydıracak yasal
alt yapımız oluşturulmuş olsaydı, bu gibi gerekçelerin de önü kesilmiş
olacaktık.
Unutulmaması gereken önemli bir
not daha aktaracak olursak, eğer KKTC’deki herhangi bir statta uluslararası bir
müsabaka oynanması için, ev sahibi olunmak istenirse, gerekecek olan ilk madde,
Güvenli bir maç oynatılması için gereken bütün yasal alt yapının oluşturulması
gerekmektedir.
Özellikle, benim de içinde bulunduğum
uluslararası toplantılardaki eylemlere girişilmeden önce sorgulanan ilk öğe,
ilgili konunun alt yapısı olup olmadığıdır. Eğer yasal mevzuatlar hazır ise,
deyim yerinde ise maça 1-0 önde başlarsınız.
Yukarıda belirtilen yasal
değişiklikler veya düzenlemeler Anayasanın değişmez maddeleri değillerdir.
Fakat yasa yapılırken veya düzenlenirken “Yasaların Prensipleri” dikkate de
alınmalıdır.
KAYNAKÇA:
·
Demir Ferhat, “Futbol Olgusu ve Asayiş
Yönetimi” Yüksek Lisans Tezi
·
Yağcıoğlu Vasfi Mehmet; Sporda Şiddet
Üzerine; Köşe Yazısı
·
(http://www.footballbanningorders.net/overview.html)
·
(http://www.opsi.gov.uk/Acts/acts1989)
·
(http://www.parliament.uk/commons/lib/research)
·
(TC
6222 Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun ismiyle kanun 14
Nisan 2011)
·
(TC
3289; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun)
·
(http://www.referansgazetesi.com/)